Sex Hikayeleri

2 yıl önce - Admin Ekledi - 1755 Kez Okundu

Yanımda Çalışan Masum Bakire

Yanımda Çalışan Masum Bakire

Ben 40 yaşında, mutlu bir evliliği olan, iki çocuk babası bir adamım. Bundan 4 sene önce işyerime bir bayan eleman aldım, adı Hülya. Kendisini bir giyim mağazasında çalışırken gördüm (daha önceleri de dışarıda görüyordum ve acayip dikkatimi çekiyordu), kendisine iş teklifi yaptım, kabul etti ve geldi. Bana geldiğinde bilgisayarı hiç bilmiyordu, hatta maus kullanmayı bile bilmiyordu. Ama yinede o güzeliğinin hatırı için işe aldım. Hülya 1.60 boylarında, yuvarlak hatlı, yuvarlak kalça, taş gibi memeleri olan bir kızdı. İlk temasımı ona maus kullanırken elinin üstüne elimi artarak, yan yana otururken dizlerimizin dokunmasıyla yaşadım. Ve inanılmaz haz alıyordum!

Hülya çok masum ve utangaç, o güne kadar hiç biriyle çıkmamış bir kızdı. Çok ürkek davranıyordu. Ben de onun o davranışına hep saygı duydum ve mesafeli davranıyordum. Gerçi zaman zaman temizlik yaparken önümde eğilince, o muhteşem kalçasındaki düşük belli pantolonun azizliğine uğrayıp külotunu, yine önümde eğilince askılı tişörtünden sütyeni ve başdöndürücü memelerini görünce saldırmamak için insan üstü sabır gösteriyordum. Çünkü işin ucunda ailem, kızın ailesi, bekareti, hayatı geleceği vs. vs. vardı. Öyle adilik yapamazdım.

Neyse aradan 4 yıl geçti, geldik günümüze. Hülya 25 yaşına gelmiş, daha bir serpilmiş, daha kadınsı hatlara sahip, muhteşem sexy bir kız olmuştu. Ama bunca yılda, 4-5 kişiyle ya çıktı ya çıkmadı. Çıktıklarıyla da öğlenleri buluşup yemeğe giderdi. Daha ileri hiç gitmedi, yani eline erkek eli değmedi anlayacağınız. Nerden biliyorsun derseniz, bana çok güvenirdi ve bütün ilişkilerini en ince ayrıntısına kadar anlatırdı. Ben onun Ömer abisiydim. Yani okadar samimi olmuştu ki benimle, özel gününü (Aybaşısını) bile söylüyordu, çok utangaç olmasına rağmen. Ayrılmasına sebep olan şey de hep giyimiydi, giydiği mini kıyafetler, dar sexy pantolonlar hep çıktığı erkeklerle problem oluyordu ve taviz vermediği için de ayrılıyordu…

Ben iş icabı ara ara karşıya geçince Hülyayı da yanımda götürüyordum. Bir yağmurlu İstanbul gününde yine karşıda işim vardı, Hülyayı da yanımda götürdüm. Aslında gizli gizli gidiyorduk, yanımdaki diğer çalışanlardan ve tabiki evden gizli gidiyordum. Kaçamak aşıklar gibi. Ufak ufak flört etmeye başlamıştık aslında. Ben bazen kaçamak bakışlar atarken farkediyor ve vaziyet alıyordu. Kendi de bana bazen kaçamak bakışlar atarken ben de fark ediyordum. Özellikle ayakta yan yana duruken, ben nerdeyse onun iki katıydım (yanlış anlamayın kilolu değilim, biraz iriyim, 1.85 boyundayım ve yapılıyım, gençken bady bulding yaptım az da olsa), birde bir hata yapınca yüzüme sevimli bir gülüşle bakıyordu ki, kendimi zor tutuyordum saldırıp öpmemek için….

Neyse, Beyoğlunda yağmurun altında şemsiyemin altında Hülya koluma girdi ve koluma sıkıca sarıldı. O sarılmada taş gibi memelerini hisettim. Sanki hissedeyim diye bastırıyordu. Ben kıvranıyordum, belki son zamanlarda bu kadar kuvetli ereksiyon olmamıştım, pantolonuma dayandı, nerdeyse yürüyemiyordum. Tünele girdik, Vagon hareket edince karşımda duran Hülya da üstüme doğru yıkıldı. Ama ne yıkılma! Bana sıkıca sarıldı, sarılmasıyla bütün vücut kıvrımlarını hissettim. Bendeki çıkıntıyı o da hisetti. Ama ben sonunda o sarılmayla artık kontrolden çıktım. Artık ben bu kızı ne pahasına olursa olsun sikeceğim dedim. Artık ne ailem, ne onun ailesi, ne geleceği, hiç birşey umrumda değildi. Hemen beynim o işi yapmak için çalışmaya başladı. Gözüm dönmüştü artık…

Tünelden çıkarken koluma girdi, ben de omuzuna kolumu attım, kendime doğru iyice çektim. Bir ara, Kadıköye otoparka bıraktığım minibuse götüreyim orda yumulayım diye düşündüm, sonra tehlikeli geldi vaz geçtim. “Gel seni biraz gezdireyim!” dedim. Bu teklifime bayıldı. Çıktık, öyle Beşiktaşa doğru yürüyerek gitmeye başladık. Bu arada yağmur da iyice artmıştı ve bayağı da ıslandık. Bir Cafeye girdik, oturduk. Derken boğaz kenarında büyük otelleri görünce, “Hiç otelde kaldın mı?” diye sordum. Güldü ve “Ne oteli Ömer abi, ben doğru dürüst Ümraniyeden dışarı bile çıkmadım. Seninle nereyi gezdimse o!” dedi. “Yani benimle hep ilkleri yaşıyorsun...” dedim, güldü. Baktım hafiften titriyor, “Görmek istemez misin 5 yıldızlı oteli?” diye sordum. “Nasıl yani, nasıl görecektim ki?” diye sordu. “İstiyorsan sana bir günlük oda tutayım kal, boğaz manzaralı, ne dersin?” dedim. Güldü, “Valla mı? Doğru mu söylüyorsun?” dedi. “Evet! Hadi gel, şu büyük otele gidelim, bu akşam orda kal!” dedim. Biraz nazlanır gibi yaptı, ama kabul etti.

Kalktık, yola koyulduk. “Önce gel şurdan sana kuru elbiseler alalım, orda değişirsin!” dedim ve bir mağazaya girdik. Birkaç elbise denedik. Elbiselerin biri siyah, dar, mini bir elbiseydi, vücudunda muhteşem duruyordu. İkincisi de daha çok gece elbisesine benziyordu, dantelli mantelli. Hülya soyunma kabinindeyken ordan hemen iki takım da iç çamaşırı aldım ve kasadan ödemesini yapıp çıktık. Taksiye bindik ve otele geldik…

Hülyayı lobide oturttum, bir oda kiraladım. Şimdi o an gelmişti, bakalım ne diyecekti. Anahtarı verdim ve “Hadi odana çık, üşütme daha beter, ben gidiyorum, yarın kahvaltını yapar gelirsin!” dedim. Ve beklediğim cevabı verdi, “Sende gelsene Ömer abi, en azından biraz otururuz, sonra gidersin!” dedi! İşte şimdi işin bitti bebeğim, kimse seni elimden alamaz dedim kendi kendime. Ve asansörle çıktık yukarı. Bizi getiren çocuğa bahşişini verdim. Bahşişi alırken çocuk biraz sonra olacakları tahmin edip anlamlı anlamlı, biraz da kıskanarak yüzüme baktı, hisettim.

Neyse, odaya girdik. “Hemen üstünü değiş!” dedim. “Tamam! Gelmişken duşumu da alayım bari!” deyip banyoya girdi. Bense boğaz manzarasını seyrederken televizyonda müzik kanalı açtım. Sonra yavaş yavaş yine kendi kendime, aslında yanlış yapıyorum, şimdi bu işi yaparsam, ailem, kızın geleceği vs. vs düşünmeye başladım ve bu işi yapmaktan vazgeçtim. Kız banyodan çıkınca vedalaşıp gidecektim. Kapı açıldı ve o muhteşem siyah dar elbiseyle çıktı! Ve ben bir saniye gözümü ayıramadım, “Çok yakışmış kız!” dedim. “Ömer abi sağolasın yaptıkların için. Ne desem azdır bana yaşattıkların için!” dedi. “Önemli değil Hülya! Ben gitsem?” dedim. “Ömer abi sen de girsene duşa, iyi geldi doğrusu, sonra gidersin olmazsa?” dedi.

Birden, “Olur!” dedim, girdim duşa. İçerde kendimi yedim yedim bitirdim, bir 31 çeksem, sonra da çıkıp gitsem, hiç bu işlere kalkışmasam diye düşündüm. Tam 31 çekmeye başladım ki, kapı tıklandı ve “Ömer abi, burda buz dolapta içki var, içsem olur mu?” diye seslendi. Ben de, “İç serbest, ama bana da bırak!” diye gülerek cevap verdim. 31 de çekmeden duşumu aldım ve dışarı çıktım. Yatağa oturdum. Hülya kendi içmeye başlamış, bana da, “Ömer abi, araba kullanacaksın ama, az birşey iç, ne vereyim sana?” diye önümde eğilip buzdolabına uzandı. O muhteşem kalçası domalınca muhteşem bir şekil aldı. Tabii benim yarağım oldu yine bayrak direği. Birde bana, “Tekrar teşekkür ederim herşey için ömer abi, bunları nasıl ödeyeceğim sana bilmiyorum, ha bu arada poşetteki şeyler için (iç çamaşırları kast etti) de ayrıyetten teşekkür ederim, giydim tam oldu!” dedi, bende sigorta bir kez daha attı…

Şimdi o siyah iç çamaşırları da giymiş vaziyette, karşımda bir affet duruyor ve ben yatakta malak gibi oturuyorum. Şimdi harekat zamanı dedim ve ayağa kalktım. Hülya da o sırada pencereye gitti ve “Ne muhteşem manzara, değil mi Ömer abi? dedi. “Evet bence de dünyanın en muhteşem manzarası!” dedim. Tabii ben önümde duran o muhteşem vücut için diyordum. Sonra pencereden dışarıya doğru eğildi, yani önümde domaldı. Bende işte o anda filim koptu, arkadan sarıldım, Hülyanın boynuna bir öpücük kondurdum. Aniden döndü ve “Ne yapıyorsun Ömer abii?!?” dedi ve beni itti. Bense ikinci bir hamleyle belinden kavradığım gibi kendime çektim ve dudaklarına yumuldum. Beni tekrar itti ve bir tokat attı bana. İşte o zaman bende kontrol iyice kayboldu, Hülyayı tuttuğum gibi belinden, ayaklarını yerden kestim ve yatağa, ben üste olacak şekilde yatırdım ve altıma aldım…

Önce göz göze geldik. Başını iki elimin arasına aldım ve “Sakin ol Hülya, sana zarar vermeyeceğim, korkma!” dedim. Önce öylece baktı, direnmedi. Sonra dudaklarından öpmeye başladım, yavaş yavaş dozajı artırdım. Dudaklarını adeta eme eme koparacak hale getirdim. Gözlerine bakınca adeta ‘parçala beni!’ der gibi bakıyordu bana. Yavaş yavaş elimi sütyenin kenarından sokup, o 4 senedir hayal ettiğim memelerini kavradım. Sonra dudaklarımı memelerine kaydırdım ve delicesine emmeye başladım. Hiç sesi çıkmadı, altımda kıvranmaya başladı. Artık memelerini, boynunu ve dudağını emmekten yalamaktan dudaklarım uyuştu…

Uzun bir aradan sonra ilk kez konuşmaya başladık. “Ömer abi, ne olur çok ileri gitmeyelim, sonra pişman olacağımız bişey yapmayalım!” dedi. Bense nefes nefese, “Korkma bebeğim, istemediğin hiçbir şeyi yapmayacağım, söz!” dedim ve icrata başladım. Böylelikle rahatladım, en azından artık direniş yoktu. Önce elbiseyi iyice aşağıya indirdim ve sütyeni tamamen çıkardım. O 25 yaşına gelmiş ve ilk kez bir erkek elinin değdiği ve taş gibi muhteşem memleri meydana çıkardım ve uzuuun bir zaman yaladım, öptüm. İyice mayışdığını gördükten sonra yavaş yavaş elimi amına doğru kaydırarak yoklama çekmeye başladım. Önce elimi hemen tuttu ve çekti. Sonra yavaş yavaş tepki vermemeye başladı. Bense dozajı küçük küçük artırmaya ve ufaktan amını parmaklamaya başladım. İşte Hülya o zaman başladı inlemeye!

Bunu fırsat bildim ve bacak arasına indim. İtiraz etti inleyerek, ama çok direnmedi. Bense ilk kez bir kadına oral yapacaktım. Daha önce hiç böyle bir girişimim olmamıştı. Karşımda siyah külottan taşan amını gördüm, külodu yana çektim ve dille dokunmaya başladım. Sen misin dokunan, Hülya başladı kasılmaya. Zor tutuyordum ayaklarını. Başımı arada eziyordu. Fazla uzun yapamadım, ben de artık sabırsızlanıyordum, bir an önce o ama sokmak istiyordum. Ama korkutmadan. Son bir kontrolü de yaptım, iyice ıslandığını gördüm. Tekrar altıma aldım ve dudağına doğru uzanınca, bu sefer Hülyanın dudağıma saldırıp öptüğünü gördüm. O şekilde uzun bir süre öpüştük. Ben bu arada yavaş yavaş soyundum ve çırılçıplak kaldım…

Yarağım bacaklarına değdikçe dahada azıyordum. Hülyanın bacaklarını açtım ve tam anlamıyla misyoner pozisyonu almıştık, bir içine girmem kaldı. Külodunun yanından yarağımı amının ağzına dayadım ki, “Ne olur yapma Ömer abi, sonra zor durumda kalacağız, bu kadarı yeter, ne olur daha ileri gitmeyelim!” diye ağlamaklı sesle direndi ve devam etti, Söz vermiştin, istemediğim birşey yapmayacaktın Ömer abi!” dedi. “Tamam!” dedim. Ama ben bu kızı burdan sikmeden bırakmayacaktım, kafaya koymuştum. Tekrar öpmeye, parmaklamaya bir süre daha devam ettim. Sonra yavaş yavaş yarağımı amının ağzına doğru sürtmeye başladım. İnlemeyle karışık, “Lütfeen yapmaa!” dediyse de, ben biraz daha ileri gidiyordum. “Korkma, sokmayacağım, sadece ucunu sürtecem, tamam mı?” deyince, kafasıyla onayladı. Ben fırsat bu fırsat, yarağımla sürtmeye başladım.

İleri geri yaptıkça Hülyanın direnci kayboldu. Artık son hamle kalmıştı, külot artık engel oluyordu. Hülyayı altımda tam uygun pozisyona getirdim, bacaklarını iki yana doğru iyice açtım ve Hülyanın o kara gözlerine son bir baktım. O anda anladı yapacağımı. Ve biraz endişeli, ama bir o kadar şehvetli bakışını da görünce, külodu tuttuğum gibi çektim ve yırtarak çıkardım. İşte aramızda başka engel kalmamıştı. Yarağımın ucunu doğruca iyice sulanan amın içine soktum. Hülya kendini biraz kasınca, “Korkma bebeğim, korkma!” diyerek yine kafasını iki elimin arasına aldım ve o şehvetten şişen dudaklarını öpmeye başladım. Öptüm öptüm iyice kendini salmasını bekledim. O da beni öpmeye başlayınca, var gücümle yüklendim. Önce zorlanıyormuş gibi olduysada, bir iki çek sok hamlesiyle dibini buldum…

Tabii Hülyacığım biraz bağırdı, debelendi, ama kim tutar beni, verdim pompayı. Çok uzun sürmedi, öyle bir patladım ki, ben 20 senedir sevişiyorum, böyle bir haz almadım…